Belki bu yazı aracılığıyla yaptığım
öneriyle veya bir kitapçı, kütüphane
koridorlarında dolanırken kapağının gözünüze çarpmasıyla "Sineklerin
Tanrısı" romanını okumak üzere eve getirip yatağınıza oturacaksınız bir
akşam uyumadan önce. Daha sonra inceleyip, hafiften bir giriş yapmak üzere
elinize alacaksınız "roman" sandığınız romanı. Fakat elinize almış
olduğunuz cismin yalın ve parlak yüzü size dönük olan bir ayna olduğunu, sadece
gerçeği ve onun ikiyüzlülüğünü yansıttığını çok sonra fark edeceksiniz.
Korkutucu gerçeğin belki de ilk kez bu ayna ile görüntüsü, zihninizin bembeyaz
duvarları arasında sonsuza kadar yapayalnız kalmamın ürküntüsü "Sineklerin
Tanrısı" ile iliklerinize kadar işleyecek.
Bunlar yalnızca benim tecrübelerim;
hatırladığım kadarıyla o gece gözüme uyku girmemişti de. Bu kitabı okuduğum
gecenin karanlığında ilk kez görmüştüm vahşiliğin acımasızlığını, özgürlüğü ve
mantığı yan yana. O gece ilk kez Ralph, Domuzcuk ve Jack'i tanıdım.
Roman bir uçak kazası ile başlıyor. Mercan Adası
(Jules Verne)'ndan patikalarla ulaşılıyor asıl ormana. Sonra iki karakterle
tanışıyoruz: Ralph ve çok ileri derece astım ve hipermetrop olan, kendisine
takılan bu isimden hoşlanmayan fakat bu şekilde tanınan Domuzcuk... Uçak
kazasından kurtulan başka çocukların da adada bulunduğunun fark edilmesinden
sonra bir toplantı düzenlenmesi sonucunda bir yönetici seçilip birlikte hareket
edilmesi, adanın hadım edilmesi kararlaştırıldıktan sonra bir medeniyet filizi
beliriyor boşlukta. Fakat daha sonra Jack Marridevs ve korosu ortaya çıkıyor.
Ve her şey değişiyor. William Goulding' in kaleminin mürekkebiyle şekillenen bu
başyapıt, Mina Urgan' ın çevirisi ve İş Bankası Kültür Yayınları imzasıyla
okuyucuya sunulmuş.
Kendisini görüp başta ondan korkması, sonra
ise bu korkunun yenilmesi ve o kişiye umut olması için herkesin okuması gereken
bir kitap...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder