3 Mart 2016 Perşembe

AYNA AYNA! SÖYLE KENDİMİ BANA


Belki bu yazı aracılığıyla yaptığım öneriyle  veya bir kitapçı, kütüphane koridorlarında dolanırken kapağının gözünüze çarpmasıyla "Sineklerin Tanrısı" romanını okumak üzere eve getirip yatağınıza oturacaksınız bir akşam uyumadan önce. Daha sonra inceleyip, hafiften bir giriş yapmak üzere elinize alacaksınız "roman" sandığınız romanı. Fakat elinize almış olduğunuz cismin yalın ve parlak yüzü size dönük olan bir ayna olduğunu, sadece gerçeği ve onun ikiyüzlülüğünü yansıttığını çok sonra fark edeceksiniz. Korkutucu gerçeğin belki de ilk kez bu ayna ile görüntüsü, zihninizin bembeyaz duvarları arasında sonsuza kadar yapayalnız kalmamın ürküntüsü "Sineklerin Tanrısı" ile iliklerinize kadar işleyecek. 

Bunlar yalnızca benim tecrübelerim; hatırladığım kadarıyla o gece gözüme uyku girmemişti de. Bu kitabı okuduğum gecenin karanlığında ilk kez görmüştüm vahşiliğin acımasızlığını, özgürlüğü ve mantığı yan yana. O gece ilk kez Ralph, Domuzcuk ve Jack'i tanıdım.
 

Roman bir uçak kazası ile başlıyor. Mercan Adası (Jules Verne)'ndan patikalarla ulaşılıyor asıl ormana. Sonra iki karakterle tanışıyoruz: Ralph ve çok ileri derece astım ve hipermetrop olan, kendisine takılan bu isimden hoşlanmayan fakat bu şekilde tanınan Domuzcuk... Uçak kazasından kurtulan başka çocukların da adada bulunduğunun fark edilmesinden sonra bir toplantı düzenlenmesi sonucunda bir yönetici seçilip birlikte hareket edilmesi, adanın hadım edilmesi kararlaştırıldıktan sonra bir medeniyet filizi beliriyor boşlukta. Fakat daha sonra Jack Marridevs ve korosu ortaya çıkıyor. Ve her şey değişiyor. William Goulding' in kaleminin mürekkebiyle şekillenen bu başyapıt, Mina Urgan' ın çevirisi ve İş Bankası Kültür Yayınları imzasıyla okuyucuya sunulmuş.

Kendisini görüp başta ondan korkması, sonra ise bu korkunun yenilmesi ve o kişiye umut olması için herkesin okuması gereken bir kitap...

 
                                                              Konuralp DEMİR   7-B    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder