BELİRSİZ ÇIĞLIK
Odunların taş
şöminede yanarken çıkardığı sesler ile özenle işlenmiş kahve çekirdeklerinin
kokusunu düşünün. Elinizde tuttuğunuz kitapla baş başa bir akşam. Her
kelimesiyle farklı farklı diyarlara götüren bir öykü. Kitaptaki hayali karakterlerin
güzelliği karşısında kalbinizin çirkin olduğunu düşündürtecek bir aşk.
Bir cümle
hayal edin, anlamak için dört defa okuduğunuz ama sadece yazarda nefes bulan
bir söz. Herkesin okuduğu fakat okuyan her kişide farklı notalara dokunan
sözcükler olsun. O bir öykü olsun…
İmkansız
mesafelerin imkansızlığını imkansız kılar öyküler. Sarı güneşi mavi, mavi
denizi sarı kılar öyküler. Dağların arkasında pusuda bekleyen rüzgarı fırtınaya
çevirir. Yeri geldiğinde gülümsetir yeri geldiğinde ağlatır satırları. Asla bir
araya gelemeyecek ipleri birbirine dolaşmış iki uçurtmanın aşkını, karanlıkta
kaybolmuş bir oyuncağın korkusunu ya da yazarın hayallerinin geçmişini anlatır.
Kimine göre
gereksiz kelime cümbüşü, kimine göre vakit kaybı, kimine göre de dünyanın bile
başını döndüren bir ilahi güç. Bana göre ise kimsenin duyamadığı, şeffaf bir
camın ardında kaybolmuş bir çığlık. Kimin olduğu bilinmeyen, ne dediği herkesçe
farklı anlaşılan buğulu, belirsiz bir çığlıktır öykü. Anlamsızlığı bizim
başlangıcımız olan belirsiz bir çığlık.
SELİN AKSOY 7-İ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder