03 Mart Perşembe günü edebiyatımızın üretken, duygu dolu kalemi Mehmet Atilla, Yazarlık ve Yazma Becerileri Seçmeli Dersi öğrencileri atölye çalışması gerçekleştirdikten sonra 6 ve 7. sınıf öğrencilerimizi kitapların büyülü dünyasına yolculuğa çıkaracak.
Yazarlık ve Yazma Becerileri Seçmeli Dersi öğrencileri Kafesteki Çikolata adlı şiir kitabından yola çıkarak bir atölye çalışması gerçekleştirecekler.
Mehmet Atilla 6. sınıflarımızla "Yapboz Çocukları", 7. sınıflarımızla "Yüzümde Kırlangıç Gölgesi" kitapları üzerine değerlendirme yapacak.
Yazında, duygu ve düşünceleri en yoğun, yalın ve öz aktarım biçimi olan şiirler, çocukları edebiyat ve sanat dünyasına yakınlaştırma olanağı sunuyor. Çocuklar için yazılmış şiirlerin, eğitimde giderek eksilen felsefi bakış açığını kapatmaya yönelik bir işlevi olduğu da yadsınamaz. Mehmet Atilla duyarlı kişiliğini dizelere çok anlamlı bir şekilde yansıtmış Kafesteki Çikolata şiir kitabıyla.
ACABA NE OLUYOR
Uzandım kumsala
Denizin sesi kulaklarıma akıyor
Şu ikide bir vurup kaçan
Suyun gagası mı yoksa
Ayağımdaki
Kapattım gözlerimi
Pembe bir örtü üzerime yağıyor
Derken
Yepyeni bir serinlik
Yanağımdaki
Acaba ne oluyor?
Dayanamayıp
Kaldırdım başımı neden sonra
Meğer kitap okuyormuş annem
Orada hemen
Az ötedeki
Uzandım kırlara
Dağların soluğunu gezdiriyor rüzgâr
Masmavi bir deniz belki de
Şu dolanıp durduğum boşluk
Yukarıdaki
Kapattım gözlerimi
Kelebekler alnıma dokunuyor sanki
Sonra
Yepyeni bir ılıklık
Avucumdaki
Acaba ne oluyor?
Doğruldum yavaşça
Merakımı yenemeyip
Kitap okuyormuş meğerse babam
Orada hemen
Az ötedeki

Yaşamları bir kıyı kasabasında kesişen iki gencin romanı...
Bir yandan kasabanın doğal güzelliklerini paylaşıp, bir yandan da beklenmedik olayların izini sürmeye çalışır bu iki genç. Çevrelerine ve akıp giden zamana karşı direnirken gösterdikleri bütün çabalar, ayrılık hüznünü yaşamalarına engel olamaz.
Kırlangıçlar gibi bir anda gelip, bir anda kaybolan genç kızın gölgesi artık kasabanın her yerindedir. Ancak görmesini bilene...
Bir yandan kasabanın doğal güzelliklerini paylaşıp, bir yandan da beklenmedik olayların izini sürmeye çalışır bu iki genç. Çevrelerine ve akıp giden zamana karşı direnirken gösterdikleri bütün çabalar, ayrılık hüznünü yaşamalarına engel olamaz.
Kırlangıçlar gibi bir anda gelip, bir anda kaybolan genç kızın gölgesi artık kasabanın her yerindedir. Ancak görmesini bilene...
Güçlü kalemi ve ifade yeteneğiyle edebiyatımızın duyarlı yazarlarından Mehmet Atilla, Yapboz Çocukları’nda umudun, mücadelenin ve dayanışmanın iç içe geçtiği ürkek yaşamları, hasıraltı etmeye alıştığımız önemli sosyal gerçeklere değinerek anlatıyor.
Anadolu’nun görkemli kültür ve sanat yapılarından Aspendos yakınlarında bir yerdeyiz... Tarihe tanıklık etmiş binlerce yıllık bu bereketli topraklar şimdilerde büyük bir insanlık ayıbıyla karşı karşıya. Her yer tarım işçilerinin kurduğu çadırlar, karın tokluğuna çapa sallayan ırgatlar ve okullarından koparılıp tarlalarda çalışmaya zorlanan “çocuk işçiler”le dolu…
Halası ile yaşam mücadelesi veren Rojin, çocukluğunu unutup erken yaşta hayata atılan bu çocuk işçilerden biri. Gün boyunca, güneşin alnında, teri toza bulanana kadar çalışan Rojin’i yaşama bağlayan tek şeyse yıllar önce babasının beraberinde götürerek izini kaybettirdiği küçük kardeşi Revan’a yeniden kavuşmak. Peki, ama nasıl? Onu bulabilmek için elinde olan tek bilgi, Revan'ın İzmir'deki bir hastanenin önünde mendil veya simit sattığı...
Neyse ki Rojin bu zorlu mücadelede yalnız değil. Ona yol gösteren 222 yaşında bilge bir hamisi ve onu kardeşiyle buluşturabilmek için hiç durmadan Aspendos’tan İzmir’e kanat çırpan güzel dostları var.
Zaman akıp Rojin günden güne hayaline yaklaştıkça toplumun kanayan yaraları derinleşiyor. Zorlu şartlarda hayata tutunmaya çalışan çocuk işçilerin varlıkları daha da belirginleşiyor. Kötü bir yapbozun parçaları gibi sağa sola savrulan bu küçük hayatların kursaklarında kalan yaşama sevinci kalplerimizde adeta düğümleniyor...
Toplumsal konulara hassasiyetiyle tanınan ödüllü yazar Mehmet Atilla, yaşlı bir zeytin ağacı ile dallarına konan yardımsever kuşların ağzından dile getirdiği bu romanını, ufuk açıcı şiirlerle renklendirerek, birbirinden ayrı düşmüş iki kardeşin yürek burkan buluşma öyküsünü etkileyici bir üslupla aktarıyor.
Anadolu’nun görkemli kültür ve sanat yapılarından Aspendos yakınlarında bir yerdeyiz... Tarihe tanıklık etmiş binlerce yıllık bu bereketli topraklar şimdilerde büyük bir insanlık ayıbıyla karşı karşıya. Her yer tarım işçilerinin kurduğu çadırlar, karın tokluğuna çapa sallayan ırgatlar ve okullarından koparılıp tarlalarda çalışmaya zorlanan “çocuk işçiler”le dolu…
Halası ile yaşam mücadelesi veren Rojin, çocukluğunu unutup erken yaşta hayata atılan bu çocuk işçilerden biri. Gün boyunca, güneşin alnında, teri toza bulanana kadar çalışan Rojin’i yaşama bağlayan tek şeyse yıllar önce babasının beraberinde götürerek izini kaybettirdiği küçük kardeşi Revan’a yeniden kavuşmak. Peki, ama nasıl? Onu bulabilmek için elinde olan tek bilgi, Revan'ın İzmir'deki bir hastanenin önünde mendil veya simit sattığı...
Neyse ki Rojin bu zorlu mücadelede yalnız değil. Ona yol gösteren 222 yaşında bilge bir hamisi ve onu kardeşiyle buluşturabilmek için hiç durmadan Aspendos’tan İzmir’e kanat çırpan güzel dostları var.
Zaman akıp Rojin günden güne hayaline yaklaştıkça toplumun kanayan yaraları derinleşiyor. Zorlu şartlarda hayata tutunmaya çalışan çocuk işçilerin varlıkları daha da belirginleşiyor. Kötü bir yapbozun parçaları gibi sağa sola savrulan bu küçük hayatların kursaklarında kalan yaşama sevinci kalplerimizde adeta düğümleniyor...
Toplumsal konulara hassasiyetiyle tanınan ödüllü yazar Mehmet Atilla, yaşlı bir zeytin ağacı ile dallarına konan yardımsever kuşların ağzından dile getirdiği bu romanını, ufuk açıcı şiirlerle renklendirerek, birbirinden ayrı düşmüş iki kardeşin yürek burkan buluşma öyküsünü etkileyici bir üslupla aktarıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder